Available in: English   Arabic   Turkish   Go to media page

Her Damla Hakikat Okyanusuna Ulaşmak İster

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Cuma, Haziran 4, 2010 Lefke, Kıbrıs

Allah Allah Allah Allah Allah Allah AziyzAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah KerimAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SubhanAllah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah SultanAllah

Elfu Selât Elfu Selâm Âlâ Seyyidel Evveliyn Vel Âhiriyn Seyyidina Muhammedin Ve Alihi Ve Sahbihi Ecmaiyn. Esselamun Aleyke Ya Sahibel Vakt, Ya Sahibel Nûr, Ya Sahibel İmdat, Ya Kutbul Mutesarrif!…Esselamun Aleyküm Ya İbadallah! Esselamun Aleyküm Ya Mü’minin! Esselamun Aleyküm Ya Hadirin! Esselamun Aleyküm…! Esselamun Aleyküm Ehlihi Hazihi Dünya! Esselamun Aleyküm Men …. Müslimin… Destur Ya Ricalallah.

Esselamun aleyküm katılanlarımız. Hoşgeldiniz. Bütün inananlar için burada ve buradan sonra iyi bir hal istiyoruz ve Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz.

Cenâb-ı Allah, biz zayıf olduğumuz için bize Bismillahirrahmanirrahiym söylemeyi ikram etti. Besmelede sonsuz kuvvet okyanusları vardır. Bismillahirrahmanirrahiym dedikleri zaman insanların üstüne sonsuz ilahi rahmet iner. Allah Allah SubhanAllah SultanAllah Meded.

Ey insanlar! Hepimiz zayıfız, güçlü kimseleriz diye iddia etmiyoruz. Teknolojinin size güç vereceğini zannetmeyin, hayır. Dünyadaki herşey zayıflık okyanuslarındadır. İlahi destek gelmezse herşey sallanır, bir atom bile vâr olamaz. Onlar vâr olmak için ilahi desteğe bakarlar; cahil olan sadece insanlardır. Çünkü onlar sadece gözlerinin önlerindekine bakarlar ve böyle aletlerin onlara güç verdiğini zannederler, hayır. Allah Allah SubhanAllah.

Ey insanlar! Bu dünya son durağına koşuyor. Her başlangıcın bir sonu olmalı. Bu dünya yaratıldı ve şimdi en son noktasına koşuyor. Son nokta geldiği zaman Cenâb-ı Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın kuvvet okyanuslarında kayıp olur. Ey Rabbimiz! Bizi affeyle, bizi affeyle ve bize bir fırsat ver. Anlamamız için bize bir fırsat ver. Dün meydana geldik ve yarın kayıp olacağız. Bu görüntümüz bir gösteridir. Bugün dünün bir kopyası olduğunu zannetmeyin, hayır. Ve yarın bugünün bir kopyası olacağını zannetmeyin. Hayır, hayır herşey değişiyor. Herşey son durağına koşuyor. Herşeyin bir son durağı vardır. Dünya maddidir ve bu maddi dünya da ilahi bir durakla sona erecektir. O durağa ulaşacak. O durağa ulaştığı zaman bu dünyadaki bütün zuhuratlar bitecektir.

Ama ey insanlar! Bazı şeyleri düşünmelisiniz. Cenâb-ı Allah insanoğlunun anlaması için ilahi bir durum ikram etti. Bu düşüncemiz maddi dünyadan değildir ama gökler dediğimiz görünmeyen dünyalardandır, oradan gelir. Bu kesildiği zaman biteriz. Ve bu hayattan anladığınız sizinle beraber gider; ki bu göklere aittir. Bu (ikram edilen anlayış) maddi hayata veya maddi dünyaya ait değildir. Bu dünya biter. Herşey yaşar ve yaşayan herşey götürülmelidir. Bir gün yok olacak.

Ne zaman bir hiç olacağız? Hayatımızı burada destekleyen ilahi güç alınınca toz olacağız demektir. (Geride sadece) insanoğlu için gereken (kalır). Çünkü âlemlerin Rabbi hiçbir şeyi yok yere, bir hiç olsun diye yaratmadı, hayır. Herkese Cenâb-ı Allah’ın yaratmasından birşey ikram edildi. Herbir varlık ikinci bir varlıktan farklıdır. Bir atomun yaratılışı ve durumu bile farklıdır. Onun için pekçok unsur var deriz ve herbir unsur, varlığının başlangıç noktasının en küçük unsuruna kadar ulaşır. Ve onlara bu yaratılışta birşey ikram edilmiştir. Bu onlardan alındığı zaman, ki bu maddi dünyadan götürülmeleri demektir, onlar bilinmeyen bir okyanusa ulaşır. O okyanustur ki, oradan onlara bu dünyaya gelirken birşey ikram edilmişti.

İnsanlar “Biz birşeyiz. Kazayla geldik, kazayla gideceğiz” zannederler. Onlar insanoğlunun bu dünyadaki durumunu çok kolay zannederler. Gelirler giderler. Bir insanı bu gezegene kimin getirdiğini hiç sormazlar. Bu gezegene nasıl geldiğimizi sormazlar. Vâr olmamız nasıl oldu, bu vâr olmak bize kimin tarafından ikram edildiğini sormazlar. Maddi varlıkları bir gün düşecek, ve onları kimin tekrar ayağa kaldıracağını hiç sormazlar. Eğer insanlar âlemlerin Rabbi tarafından kendilerine ikram edilen bütün imkânları o düşen kimseye, o varlığı biten ve kaya gibi olmuş kimseye kullansalar, onu yerinden kaldıramazlar! İnsanlar “Ona ne oldu?”derler. Bunun nasıl olduğunu düşünmezler. Nasıl meydana geldi ve bir gün varlığını bırakıp kaçacağını sormazlar. Onun ölü bedenine bakıp “Nedir bu?” derler. Herkes bir gün ölü bedenine bakıp “Bu mu benim bedenim? Bu kadar çirkin. Ben asla bu çürümüş bedene geri gelmem” deyip kaçacak. Kimsenin ruhu bir daha geri oraya girmek istemeyecek. “Oooo, Rabbimiz! Bize kaçmak için bir yol açtığı için şükürler olsun. Şimdi çok hafifim. Hafifim, neden geri gelmek isteyim” diyecekler. Giden gitti; kimse o bedene geri gelmek istemeyecek. Öyleki, beden dört unsurdan yaratılmıştır. Her unsur, “Bu kimsenin ağır yükünü taşımaktan kurtulduk! Şimdi hakiki halimize gelmeliyiz” derler ve hemen toprağa toz olmaya koşarlar.

Ey insanlar! O gün yaklaşıyor. Geliyor, geliyor. Şahsi veyahut genel olarak gelir. Herkez ayrılacaktır ve o zaman dünya, “Ey! Ben çok hafifim. Omuzlarımda taşıdığın kimse kalmadı; onlar beni bıraktı ve hiç bilmediğim bir yöne koştular. Ama şimdi özgürüm! O kimseleri taşımaktan yoruldum, özellikle de kirli olanları. Hakiki halime geri döndüğüm için mutluyum” der. Günler geçiyor ve insanlar koşuyor. Ne için koşuyorlar? Onlardan kaçanı yakalama peşinde koşuyorlar, bu imkânsızdır. Hayır, hayır biter. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki onun gidileceği yer yaklaşıyor! Gitgide yaklaşıyor ve "Varlıklardan ne zaman özgür olup kendi içimde kendi kedime kalacağım" diye bakıyor. Ama insanlar ben hakiki varlığımla kalmak istiyorum demezler. Onun için insanoğlu mutsuzdur. Onlar asla rahat, hoşnut veya kanaatkâr olmazlar çünkü onlar “Aradığımızı bulamadık” derler ve dinlenmek isterler. Hakiki durumlarını, son duraklarını bulmak isteyen insanlar, o sınıra kadar cahillerdi. Ve onlar geri gelmek isterler ama bu imkânsızdır, sadece son duraklarını düşünenler gelecek, bulacak ve dinlenecekler. Maddi dinlenme ölümle olur, ama hakiki zevke maddi varlıklarını bıraktıkları zaman, o okyanusa vardıkları an ulaşırlar. Orada mutlu ve hoşnut olurlar. Orada hiçbir şeye ihtiyaçları olmaz. Bu koştukları okyanus öyle bir okyanustur ki bu okyanusa ulaşmadan burayı kimse anlamaz.

Ey insanlar! Hayatınızı heder etmeyin. Uyanık olmaya çalışın ve bu hayattan ne zaman özgür olacağınıza bakın. Ama şimdi insanlar asla “Bizim zincirlerimiz bağlıdır” demezler ama yaşıyoruz derler.

Hayat onları bağlar. Ama sonları yaklaştığı zaman bu tatlı hayatı bırakıyoruz ve nereye gittiğimizi bilmiyoruz diye üzülürler. Onlar asla ruhlarının lezzetini anlamazlar. Yağmur damlalarla iner. Hiçbir damla okyanusa ulaştığı için mutsuz olmaz. Belki her damla o okyanusa, hakikatler okyanusuna ulaşmak ister. Hakiki hayat okyanusu. Bu okyanusta, bu hayatta anlamadığımız bütün hakikatleri bulursunuz. Bütün hayatınız boyu ulaşamadığınız zevke ulaşırsınız. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin.

Ey insanlar! Hergün “La İlahe İllallah Seyyidina Muhammedun Rasulullah” derseniz burada ve buradan sonra mutlu olursunuz. Daha fazlasınız isterseniz 100 defa “Bismillahirrahmanirrahiym” derseniz bu hayattaki varlığınız hakkında gelecek günler için birşey anlamak için bir seviyeye ulaşırsınız. Cenâb-ı Allah bizi affeylesin. Anladıysanız, kimse böyle sonsuz güzellik okyanusları, sonsuz rahmet okyanusları, sonsuz güzellik okyanusları, sonsuz hikmet okyanusları sonsuz zevk okyanusları, sonsuz mutluluk okyanusları olduğunu kimse tahmin etmez. Bunu ümit etmezler. Onun için insanlar yükselecekleri yerine hayallerinde kendilerini aşağı, aşağı, aşağı düşerler ve düştükleri her seviye daha karanlık, daha dehşetli, insanları daha fazla rahatsız eder.

Ey insanlar! Cenâb-ı Allah’ın sonsuz rahmet okyanuslarıyla beraber olmaya çalışın. İlahi huzurda en sevgili olan Seyyidina Muhammed (s.a.v) hürmetine.

Fatiha.

UA-984942-2