Available in: English   Arabic   Turkish   Go to media page

Hz. Yusuf'un Güzelliğinde Kaybolan Kadınlar

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Pazar, Eylül 5, 2010 Lefke, Kıbrıs

La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah Muhammed Rasulullah Aleyhi Salâtullah Vesselamu Sümme Vesselatu Vesselamu Aleyh Âlâ Cemiyil Enbiyai Vel Evliya Ve Mentebiahum İla Yevmiddin. Ya Rab…Ente Sultan Ente Subhan Ya Rabbel Alemiyn. Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym. Sümme Selâm Âlâ Sahibil Zaman. Sümme Selam Âlâ Kutbul Zaman

O bu dünyada herşey için sorumludur. Dünya denie. Esselamun Aleyküm katılanlarımız. İşitmeye çalışın, dinleyeme çalışın, öğrenmeye ve anlamaya çalışın. Bu istediğimiz herşey ilahi ikramlardır. Bu göklerden gelmezse işitemez, duyamaz, anlayamaz ve öğrenemeyiz. Hepsi insanoğlu için özel ikramlardır. Ve Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz. Cenâb-ı Allah’tan anlayalım ve nûrlu bölgelerine doğru istikamette olalım istiyoruz.

Ey insanlar, dikkatinizi verin ve hergün ilahi makamlardan yeni seviyelere ulaşmaya çalışın. Hepimiz birşey bilmeyiz. Dün bize olan geçti gitti ve bugün ilahi ölçülere göre bu hayattan da payımızı alıyoruz. Karınca da payını alıyor ve bir arı payını alıyor, bir kuş payını alıyor. Hergün ilahi bir ziyafet vardır, Cenâb-ı Allah gönderiyor. Vâr olan herşeyin payları olan ilahi ikram okyanusları ulaşmalı. İkram okyanuslarına birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, altıncı diye ekleyemeyiz. İlahi ikram okyanusları ebediyete kadardır ve hiçbir şey azalmaz. Fazlalaşır ama asla azalmaz.

Bir bebek doğduğu zaman ilk gün annesinin memesinden biraz alır. İkinci gün daha fazla gelir. Üçüncü gün daha fazla ve fazla ve fazla gelir ki bu bizim maddi varlığımız için gelir. Ama ilahi ikram vardır ki bu annenin bebeğine verdiği birşey gibi değildir. Bu ilahi ikram daha fazla ve fazla ve fazla gelir ve bunu sever. Ve o bir annenin çocuğu yiyip içip büyüyünce mutlu olduğu gibi mutlu olur. Âlemlerin Rabbi kulları ilahi ikramlardan isterlerse daha mutlu olur. Evet, maddi varlığımız için bu birşey değildir ama daha fazla ve fazla ilahi ikramlar istememizi ister. İlahi ikramlar asla dünyevi ikramlar gibi aynı olmaz. Dünyevi ikramlar birşey değildir.

Esselamun Aleyküm! En azından benim anladığım kadar anladığınızı zannediyorum. Ama Selefi ulemaları, “Biz ilahi ikramlardan daha fazla ve fazla anlıyoruz” derler. Hergün daha fazla ve fazla anlayışa ulaşıyorsanız ne mutlu size. Biz sadece ikramlardan anlarız ama daha mühim olan ikram sahibini anlamaktır. Bu ikramın maddi bedenimize gelmesi mühim değildir ama bize ikram eden en mühim olandır. Ve de bu Rabbimiz hakkında anlamanın tek yoludur. Bize neden ikramlarından veriyor? Bize ikram edeni anlamamız için. İkramlara bakmayın ama ikram edene bakın.

Ey insanlar! Herşeyi Kurân-ı Kerîm’de bulabilirsiniz. Söyleyin ulemalar, Selefi ulemaları! Belki zihniniz yüzlerce sene içinde asla böyle birşey işitmedi. Bu yukarıdan geliyor, benden değil, hayır. İnsanoğlu için gerekli olanı insanoğluna gösterildi. Kurân-ı Kerîm her harfinde insanoğluna birşey verir. Şimdi ilahi ikramlar hakkında konuşuyoruz. Bu ikramlara bakmak mühim değildir ama insanoğlu için ikramlarını gönderen mühimdir. Onun için o büyükler veya o maneviyatları ilahi makamlara ait olan kimseler ikramlara bakmazlar ama ikramların kimden geldiğine bakarlar. Estâuğuzubillah.

Kurân-ı Kerîm herşeyi gösterir, Estâuğuzubillah.

Seyyidina Yusuf geldiği zaman Mısırlı hanımlar ona baktı. Ondan önce Mısır Azizin hanımı, en şerefli kimsenin hanımı, Mısırdaki First Lady diyebiliriz. İlkönce Mısırın hanımlarına elmalar getirmelerini emretti ve de elmaların yanına çok keskin bıçaklar getirdiler. Oturup baktılar ve keskin bıçakları aldıkları zaman Mısır’ın First Lady’si Seyyidina Yusuf’a, “Ey Seyyid, ey ilahi Seyyid, sen kul değilsin, sen bizim Seyyidimizsin içeriye gel” dedi. İçeriye girdiği zaman,

(Yusuf:31) فَلَمَّا رَأَيۡنَهُ ۥۤ أَكۡبَرۡنَهُ ۥ وَقَطَّعۡنَ أَيۡدِيَہُنَّ

<< Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. (Şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve dediler ki >>

SubhanAllah! Herşey Kurân-ı Kerîm’de, bakın. Kimse bu noktayı düşünmez ki bu bu insanlara göklerde ilahi bir ikrama bağlantılıdır. İlahi ikramlarla meşgul olmayanların seviyesi belki hayvanlar seviyesindedir. Hayvanların önüne saman koysanız bunu getirip önüne getirene bakmaz, hayır samana bakar. Bu hayvanlar seviyesidir. Ama anlayan kimselerin ilahi varlıkları, harekete geçmiş olanlara birşey gelirse kimden geldiğini anlarlar. "Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar." Seyyidina Yusuf (a.s.) içeriye geldiği zaman elmaları unuttular ve elmaları kesmeyi bıraktılar ve parmaklarını kesmeye başladılar. Ekbernehu, bu onlar için çok büyüktü, böyle bir yüzü görmek, böyle bir güzelliği, böyle nurlu bir şahsiyeti görmek. Onun şahsiyeti ve nûru hanımlara gözüktü ve,

(Yusuf:31) مَا هَـٰذَا بَشَرًا إِنۡ هَـٰذَآ إِلَّا مَلَكٌ۬ كَرِيمٌ۬

<>

Elmaları bıraktılar ve bakıp, “O sıradan insanlar gibi değil” dediler. Sıradan insanlar sadece maddi varlıklarına ilgi duyarlar ama Âlemlerin Rabbi o hanımlara açtı ve onlara onlardan önce kimsenin anlayamayacağı bir şekil anlayış verdi. İçeriye giren Seyyidina Yusuf’a baktılar. "Bu bir beşer değil... Bu ancak üstün bir melektir!" dediler. Onlar onun kimden geldiğini anladılar. Onlar elmalara veya turunçlara veya maddi varlığımızı mutlu eden şeylere bakmadılar; bunu bıraktılar ve değiştiler. “O başka insanlar gibi bir insan değil ama o 'üstün bir melektir'" dediler. “O göklerden gönderildi, o bu dünyadan değildir. O başka birşeydir. Maddi ikramlarımızı bırakıp şimdi bir seviyedeyiz, hepimiz bakıyoruz. Hepimiz bu dünyadan herşeyi bıraktık ve bize maddi varlığımız için ikram edilen bütün zevkleri bırakıp attık ve bakıyoruz! 'Bu bir beşer değil... Bu ancak üstün bir melektir!'"

Bu tefsir hakkında ne düşünüyorsunuz? Anlıyorsunuz ey Selefi ulemaları. Tek maddi zevklere ve maddi şeylere ilgi duyan insanlar arasındaki farka ve göklerden bir açılış gelip değişen bir kimseye bakın. Seyyidina Yusuf (a.s.) göklerden birşey giyindi. Onun için “O beşler değildir” dediler. O onun hakkında işittiğimiz gibi değil, o bizim gibi değil. Onlar bu hayattaki bütün tatları kayıp ettiler; bu hayatın zevki onlardan alındı ve ellerini kestiler. Onların karşılarına ne koysan onları ilgilendirmedi ve bırakıp “Bu ilahi bir kimsedir” diye baktılar. “O bizim dünyadan değildir o ilahi bir varlıktır. Üstün bir melektir!"

Ey insanlar! Ey Ulemalar! Herşeyi Kurân-ı Kerîm'de bulabilirsiniz. Bu size tek birşeyi gösterir: bir kimseye ilahi varlıklardan biri yaklaşıp göklerden gelen bir görüntü olursa, maddi şeylerden ve zevklerden herşeyi kayıp ettiklerini ve hiçbir şey olduklarını gösterir. Onlar ellerini kestiler. Başlarını kesseler bunu hissetmezler. Başlarının kesildiğini hissetmezler, hayır. Ama baktılar, oooo! İnsan en aşağı seviyedir; insanlara en aşağı seviyedeki ilahi zevkleri anlatmak içindir. Bu kendini ikramlarla meşgul etme demektir. Ama sana ikram edenin ikramıyla ve güzellik okyanuslarıyla ve tatlı hisleriyle ve ikramlarıyla, ilahi ikramlarıyla meşgul olun. O zaman ilahi ve dünyevi ikramların arasındaki farkı anlarsınız.

Onun için bütün peygamberler birşeyler hakkında biliyorlardı. Onlar ilahi ikramlarla peygamberler oldular. Ve başkalarının hepsi hayvanlar seviyesine aitlerdir. Ve göklerin ilahi emri, “O hayvanlara mutlu oldukları şeyleri verin ve Bana Benimle hoşnut olanları verin. Onlar benim onlara ikram ettiğime bakmazlar ama onların hoşnutluğu Benimledir. Açın ve gösterin!” Kurân-ı Kerîm’den böyle anlayışlar için neredesiniz Selefi ulemaları? Kurân-ı Kerîm okyanuslardır, okyanuslardır, okyanuslardır. Ama bu dünyanın zevklerini istediğimiz için ilahi ikramların hakiki tadını bilmek ve tatmak bize yasaktır. İlahi ikramlar insanlara onlara ikram edeni gösterir.

Ey insanlar! Hayvanlarla aynı seviyede olacağınız ikramları toplamaya koşmayın. Hayvanlar seviyesini bırakın ve yukarıda ilahi kimselerin seviyesine gelmeye çalışın. Peygamberler bunun için gönderildiler. Peygamberler size ilahi ikramlar hakkında size müjdeler verdiler ve sizi buna çağırdılar. Onun için sahabeler oruç tutuyorlardı ama oruçlarını bir hurmayla veya yarım bir hurmayla veya bir tas su veya bir tas sütle açıyorlar ve mutlulardı çünkü mutlu olmak için maddi şeylere ilgi duymuyorlardı. Onlar Cenâb-ı Allah’a daha yakın olmak istiyorlardı. Onun için iftar vakti geldiği zaman ruhları ilahi rahmet okyanuslarına ve ilahi hoşnutluk okyanuslarına dalıyorlardı. Onlara maddi varlığımızla mutlu olmak için maddi şeylerden getiriline bakmıyorlardı. Onlar maddi varlıklarını mutlu etmek istemiyorlardı ama iftar yaparken ruhları için mutluluk istiyorlardı.

Ey insanlar! Ey selefi ulemaları! Böyle şeyleri anlayan birisini bulmaya çalışın. Menzake Arif, dendiği gibi. O ilahi baldan tadana sormalısınız; başkalarının kıymeti yoktur. Ama ilahi baldan tadan bir kimseye sormalısınız. O kimse sizi ilahi balın zevkini tatmaya götürür. Onun için Âlemlerin Rabbi, peygamberleri aracılıyla oruç tutanların oruç açarken aldıkları tadı kimse bilmez buyurmuştur. Bir grup bu tadı maddi varlıklarından alırlar. Ama ilahi hoşnutluk isteyen hakiki kimselerin zevkleri başkadır.

Ey insanlar! Bu hayat için ilginizi azaltın. Ey Selefi ulemaları! Sizde kıyafetlerinizi, ziynetlerinizi göstermeyi bırakın. Gelin ve sadece beninin birşeyle örten mütevazı bir kul olmaya çalışın. Onların ilgileri oruç tutmayadır, çok yiyip maddi varlıklarını zevklenmek için değil; bu hayvanlar seviyesidir. Gelin dinleyin. Gelin ve anlamaya çalışın. Kurân-ı Kerîm herşeyi öğretiyor. Cenâb-ı Allah Peygamberler Mührü, Seyyidina Muhammed (s.a.v) hürmetine beni ve sizi affeylesin.

Fatiha

(40 dakika)

(936 000 kişi izlemiş)

Bugün izin günü; insanlar gelmeliler. Cenâb-ı Allah bize ilahi ikramlardan bazı tatlar ikram etmek istiyor.

UA-984942-2