Available in: English   Turkish   Go to media page

Ümitli Olmak İmandandır

Sultanul Evliya

Mevlana Şeyh Nazım Adil El-Hakkani

Cuma, Eylül 17, 2010 Lefke, Kıbrıs

Esselâmun Aleyküm

Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym

Allah Allah Allah Allah Allah Allah Allah

Allah Allah Allah Allah La İlahe İllallah

Allah Allah Allah Allah Allah Allah La İlahe İllallah Seyyidina Muhammeden Rasulullah (s.a.v) Ve Alihi Ve Sahbihi Ve Sairi Enbiyai Vel Evliya…Âlâ Sahibil Zaman ve Kutbul Zaman Mutesarrif …

Ey İnsanlar! Ey Katılanlarımız! Ey İnananlar! Ey Müslümanlar! Ey Mü’minler! Esselâmun Aleyküm. Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym deyin. Allâhümme ..Ya Rab Ya Rab Ente Rab Ente Rabbuna Ente Hasbuna Ente Veliyuna Ente Mevlana Subhanek Allâhümme Ve Bihamdik Ve Tebarekesmuk … huuuuu....

Ey Katılanlarımız! Hepimiz bu hayatta aynı seviyedeyiz. Ve âlemlerin Rabbi bize göklerden, ilahi makamından peygamberler, seçilmiş olanlardan gönderdi. Onları eğitmek ve Cenâb-ı Hak, “Ben sizin Rabbiniz miyim?” diye sorduğunda hepimizin, “Evet, Sen bizi Yaratansın ve Rabbimizsin” dediğimiz sözlerimizi hatırlatmak için (göndermiştir). Bu ilahi hitap devam ediyor; asla kesilmez. Ama çok faydasız şeyler dinliyoruz. Kulaklarımıza (bu ilahi hitabı) işitip, dinletip, itaat ettirmiyoruz. Biz sadece bu gezegende kısa bir zaman olup ve sonra kayıp olacağız diye yaratıldığımızı zannediyoruz. Nereye gideceğiz? Bilinmeyen bölgelere gideceğiz. Binlerce ve milyonlarca insanlar bilinmeye bölgelere taşındılar. Kabristan, mezarlık derler. Ve onun dışında ne var? Onlar sadece kabristana ulaşırlar; o ölü bedeni örterler ve geri gelirler. Bir gün herkese ulaşacak, bu gün herkese ulaşmalı.

Bazen insanlar ölmüş bir kimseyi çağırırlar ve insanlar, “Bu ölü kimsedir; kimdir?” derler.

“Bu kimse Mehmet, Ahmet, Ali, Veli, Osman ve pekçok isimlerle bilinen bir kimsenin bedenidir. Bu onun ölü bedenidir."

“Onu soruyorum. Bu onun ölü bedeni diyorsunuz ama o (kendisi) nerededir?” der. Cevap yok.

“Ölü bedenini bulduk ama onu bulamadık. Hakiki varlık kayıp oldu. Onun ölü bedeni kabristana götürüldü ve orada gömüldü” derler.

“O şahıs nerede? Şahsını da mı gömdünüz?”

“Hayır, sadece onun ölü bedenin gömdük” derler.

“O nerede?!”

Bunu asla öğrenemedik. Bunu öğrenmediyseniz neden düşünmezsiniz? Ne oldu? Dün sokakta, evinde koşuyordu, bugün ne oldu? Ona hareket ettirip ayakta tutan ve götüren ve getiren ve konuşturan neydi? Ona pekçok şeyleri yaptıran şey neydi? Ve insanların çoğu bilmiyoruz derler. Bilmiyorsanız sormalısınız. “Biz asla böyle şeyleri sormaya çalışmadık çünkü hayatımızla çok meşgulüz. 'Nereye gitti?' ve 'Neden bedenini bıraktı?' diye sormaya vaktimiz yok” derler. Bir gün herkese gelecek; bu bedeni bırakacaklar ve gidecekler, gidecekler. Nereye gidecekler? Asla düşünmeye çalışmadığımız bir yere. Ama öğrenmeyi istemezseniz ahmaksınız, akılsızsınız. Hayatın hakikati nedir ve ölümün hakikati nedir diye neden sormazsınız? Canlı beden, ölü bedenler. Neden hayatın hakikatini öğrenmeye çalışmıyorsunuz? Neden ölü bedenlerinizin hakikatini sormuyorsunuz? İnsanlar sarhoştur. İnsanlar bu hayatı oyun merkezi zannediyorlar. Herkes oynuyor ve kayıp oluyorlar. Sonra başka bir grup geliyor, oynuyor ve gidiyor, çalışıyor ve bir girişten girip başka bir girişten çıkıyorlar. Giriyorlar ve çıkıyorlar. İnsanlar heryerde girmeye bakıyorlar ve çıkıyorlar. Kimse buraya gelip yaşayıp çıkmaz. Herkes dışarıya çıkmalı. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin

Ey insanlar! Biz şimdi gafil insanlarız. Cenâb-ı Hak bize ilahi kimseleri göndersin. Ve gelip, “Ey insanlar! Biz ilahi kimseler tarafından gönderildik. O bizi sizi uyandırmak için gönderdi, gelin dinleyin” derler.

Ve insanlar, “Ne diyor? O kimse hikâye, masal gibi konuşuyor” derler. "İnsanlar pekçok hikâyeler anlatırlar. Bu kimse de aynı şeyi yapıyor." Bu onların takdirleridir. Bu onların peygamberlerden anlayışlarıdır. Onlar bunu söylerler: "Bize benzer. Onların anlattıkları daha önce işittiğimiz hikâye ve onun gibi şeyler gibidir."

Bu onların zihniyetidir. Dünyanın başından itibaren, orta çağda ve şimdi, bütün insanlar peygamberlerin talimleri hakkında, “Onlar da geçmiş kimselerdir. Onlar hikâyeler anlatıyorlar” derler. Bu şimdi 21.yüzyıldaki insanların peygamberlik hakkında verdikleri zihniyetidir. Ve peygamberler göklerden geldiler ve “O insanlar bizim gibi insanlardır. Onları dinlemeyin ama bu hayattaki zevkinize bakın. Eğlenmek için daha uzun zamana, uzun ömre bakın” derler. Bu 21. yüzyıl zihniyetidir. Onlar asla ilahi katılıma dikkat etmezler. Onların zihniyetleri ilahi kitapların önündedir. “Bu da geçmiştir. Pekçok insanlar gelip konuştular” derler. Şimdi bu onların zihniyetleridir. Onun için öldürürler veya öldürülürler ve onlara ikram edilen, çok kıymetli olan, hayatta olma fırsatlarını kayıp tiler. Çünkü insanoğlunun sayısı sınırlıdır. Kimse “Cenâb-ı Hakkın bizi görmek, işitmek, anlamak, konuşmak, dinlemek için yarattığı için şükürler olsun” diye düşünmez. Kimse bu hayatın dışında ne olacak veya nereden geldik diye sormaya ilgi duymaz.

Ey insanlar! Bu bütün milletlerin karanlık durumlara veya karanlık valilere düşmelerinin esas sebebidir. İçine düştüler ve daha gelip, “La İlahe İllallah Seyyidina Muhammedun Rasulullah” demezler. Gelin söyleyin, Ey İnsanoğlu! Burada ve buradan sonra mutlu olursunuz. Burada ve buradan sonra keyifli ve İlahi Himaye altında olursunuz ve bu hayat ve sonrasında size korku olmaz; İlahi İkramlara ulaşırsınız. Ve bu size bu hayatta verilir.

Şimdi peygamberleri takip eden insanların kalplerinde hoşnutluk ve umut vardır. Umut âlemlerin Rabbinden kullarına büyük bir ikramıdır. Bir kimse umutsuz olursa ona en büyük lanet iner. “Başka günler yok. Burada hayat zevki yok; bitecektir” derler. Çünkü onlar ölümden sonra olacak olanlara inanmazlar. Onların cezaları bu hayatta başlar çünkü umutlarını kayıp ettiler. Umutları olmayan insanlar ölü insanlardır. Mü’minler, inananlar sadece umutla dolu değiller ama onların inançları onlara öyle kuvvet ve zevk verir ki onlar yaşlandıkça, yaşlandıkça, yaşlandıkça umutları ve zevkleri daha fazla ve fazla olur. Onlar bu hayatı bırakırken meleklerin onları gelip karşılayacaklarını ve onlara güzel müjdeler vereceklerine inanırlar. Ve bir meleğin güzelliği bütün insanlara verilirse onları ay gibi güzel yapar. Cenâb-ı Hak bütün meleklere verecek. Bir mü’min bu hayatı bıraktığı zaman gelip onları “Hoş geldin Rabbimizin mütevazı kulu. Bu Rabbinden sana bir başlangıçtır. Al ve hoşnut ve razı ol. Dünya için telaş etme; bitmiştir” diye karşılayacaklar. Pekçok binlerce, milyonlarca insanlar geçip gitti. Onları ya aydınlık bölgelerde ya da karanlık bölgelerin karanlığında bulursunuz.

Ey insanlar! Dinleyin ve itaat edin; itaatkâr kul olmaya çalışın ve umudunuz harekete geçsin ki son nefesinizde inandığınıza ulaşırsınız. Yoksa Allâhümme Ya Rab… Cenâb-ı Hak bizi affeylesin.

Ey Rabbimiz! Bize sevgili kullarından gönder. Bir tanesi bizim gibi zayıf kullarını ilahi huzuruna toplamaya yeter.

(İbrahim:20) وَمَا ذَٲلِكَ عَلَى ٱللَّهِ بِعَزِيزٍ۬

<>

Bu âlemlerin Rabbi için zor değildir. Onun kendisine gerek yoktur ama bir veli o inananlara müjdelerini verir ve çok mutlu olurlar. Cenâb-ı Hak bizi affeylesin. Bu mübarek Ramazandan sonraki Şevval ayıdır. Ve iki ay sonra hac günleri gelecek. İsimlerimizin Arafat gününde temiz kimselerin yanında yazılmasını istiyoruz, Rabbimize ağır kirlilikle ulaşmayalım. Ey insanlar! Esselâmun Aleyküm.

Fatiha.

Yeterlidir

UA-984942-2